Ali Gündoğdu

CTO @gensuretech | Tech Guy & Father

Disleksi

Peşinen not: Bu yazı bir bolca ironi ve taşlama içerir.

Özellikle ilkokulda ve sonrasında takip eden ortaokulda bolca “tembel” olarak etiketlenmiş birisiyim. O zamanlar eğitim sistemi Pink Floyd ’ un Another Brick in the Wall parçası gibi, bir konveyör üzerinde çocukları tek bir parça halinde üretme politikası ile ilerliyordu.


Bir çocuğu dış etmenlerin etiketlemesinden daha acı ve kötü olan ise o çocuğun kendini etiketlemesidir. Herkesin size tembel ve aptal dediği bir ortamda sizin kendinizi normal saymanız bile kendinize zor gelebilir. Üstüne bir öğretmenin sizi etiketleyerek çocuklara örnek olması ise okul hayatınızı zehre çevirebilir. Uzun uzun yıllar önce evden mektup göndererek öğretmen olmuş, doğru düzgün bir eğitim almamış insanlar ilkokullarda, ortaokullarda öğretmenlik yapıp şimdiki nesli yetiştirdiler. Bugün toplum olarak eleştirdiğimiz şeylerin kökünü uzakta aramaya gerek yok, vasıfsız bir eğitmen daha vasıfsız nesiller yetiştirir. Keşke cümleme “neyseki geçtiğimiz onca yılın ardından eğitim politikalarımız ve öğretmenlerimiz de kaliteyi arttırdı” diyerek devam edebilseydim ancak tablo çok da öyle değil.


Tabi bir şeyi belirtmekte fayda var burada sadece kendi başıma gelmiş olaylar üzerinden genellemeler yapıyorum elbette beş parmağın beşi de bir değil, görevini layıkı ile yerine getiren öğretmenlerimiz var ancak bu güzel öğretmenler o güzel atlara binip gitmiş de olabilir zira onlarca yıllık öğrencilik ve yine yıllardır yaptığım öğrenci veliliği neticesinde görevini layıkı ile yerine gtirebilen bir öğretmen ile tanışmadım. Dilerim ileride tanışırım da öğretmenlik mesleğinin kutsiyeti hakkında fikirlerim değişir.


Konumuz elbette öğretmen kalifikasyonu değil ancak eğitim sistemi dediğimiz olguyu oluşturan her bir yapı taşının vasfı günün sonunda sistemin vasfını belirliyor.


Oğlum birinci sınıfa çok hevesli başlayıp ilk dönemin sonunda gitmek istemeyince bir şeylerin ters gittiğini fark ettik, öğretmenimiz ile her hafta görüşüyorduk durumıun iyi olduğunu ancak daha çok gayret etmesi gerektiğini söylüyordu. Ancak çocuk okula gitmek isteğinin azalması ile birlikte çocukta özgüven eksiklikleri ve yara bereler fazlalaşmaya başlamıştı.


Durumun peşine düştüğümüzde ise sınıfta bir grup öğrencinin oğlumu zorbaladığını, öğretmenin de derste oğlum ile birlikte bir başka çocuğu da “aptallar” diyerek dövdüğünü öğrendik. Bir veli olarak hemen rehber öğretmene koştuk, rehber öğretmene bizim gitmemiz ise apayrı bir saçmalık zira biz gittiğimizde “evet oğlunuz sürekli dersten önce dayak yiyor onu karate kursuna yazdırın” gibi bir cümle ile karşılaştık. Bir öğrencinin böyle bir durumda olduğunda velisine haber vermemek kanunda ve tüzükte artık ne boksa o metnin içinde var mı bilmiyorum ancak yukarıda da dediğim gibi öğretmen vasıflı olacak ki işini doğru yapacak.


Bu haberin arından sırası ile müdür yardımcıları ve okul müdürüne gittik, müdür yardımcıları “dilekçe yazın bakarız”, müdür ise “aaa falanca hocamız hiç çocuk dövmez aslında, dövüyorsa sizin çocukta da kabahat vardır” demişti.


Canım öğretmenlerim <3 Benim. Hepsinin adı bende saklıdır, bazen arya stark gibi isimlerini sayıklarım.


Çok uzatmayacağım, yaşadığımız bu sorundan sonra çözümü devlet okulunda bulamayacağımızı anlayarak özel okulların kapısını aşındırmaya başladık, gittiğimiz bir özel okulda kayıt işlemlerinin öncesinde çocukla yarım saat geçirip sizi kayıt yapamayız dediklerinde de bambaşka sorunlarımız olduğunu fark etmiştik. Bizimle ilgilenen rehber öğretmen çocuğu bir psikiyatr a götürmemizi öğütlemiş ve kayıt işlemlerini sonlandırmıştı.