Soğuk savaş zamanı Rusya’da görev yapan ve yapacak olan onlarca amerikan ajanının sadece bir zımba teli ile
yakalandığını biliyor
muydunuz ? [kaynak]
İki ülke arasındaki bir çok alanda arge yapılmasına ve teknolojinin olumlu yada olumsuz şekilde ilerlemesine sebep
olmuş, hatta bugün kullandığımız bir çok olmazsa olmaz alet ve edevat o zamanlardan günümüze bir hediye edilmiş gibidir.
İşte bu arge çalışmalarının sonucunda Amerika paslanmaz zımba telini bulurken, Ruslar bu teknolojiyi bulamadıkları için
aynı dönemde kullandıkları zımba telleri paslanan ve kolay deforme olan zımba teli kullanmaya devam etmişler, tabi bu
durumu bilen bir çok rus yetkili, ülkeye girmeye çalışan ve kullandığı sahte pasaportlarda paslanmaz zımba teli kullanan
bir çok ajanı, çok iyi rusça konuşup adeta bir rus gibi davranmasına rağmen kolaylıkla tespit edip yakalayabilmiş,
Amerika bu durumu çok sonraları fark etmiş.
Bu olayı iki farklı şekilde yorumlamak mümkün tabi, Olaya amerika tarafından bakıp, ürettiğimiz ürün ancak kullanacak
müşterilerin anlayacağı ve kapasitesi kadar iyidir gibi bir çıkarım yapabileceğimiz gibi rusya tarafından bakarsak
kendimizi ve yapabileceklerimizi bilirsek sorunların üstesinden gelmek çok daha kolay olacaktır gibi bir tespite
koşabiliriz.
Kendimizi dev aynasında görmeden, neler yapabileceğimizin sınırlarını bilirsek, mutlaka yapabileceğimizin en iyisini
yapabiliriz.
Malcolm GLADWELL’in yazdığı orjinal
adı outliers olan ve
Türkçe’ye çizginin dışındakiler olarak çevrilen kitap, bu
sınırların nelere bağlı olarak oluştuğu hakkında çok çarpıcı ve ikna edici bilgiler veriyor, okumadıysanız tavsiye
ederim. Kitap Bill Gates, Isparta da doğsaydı bill gates olur muydu ? steve jobs’un ailesi onu evlatlık vermeseydi apple
gibi bir firmayı kurabilir miydi sorularına cevaplar sunuyor, aynı şekilde ısparta yada denizli’de doğan mustafa
işkapılar isimli birisinin teknik bilgi birikimi bill gates yada steve jobs’tan fazla olsa bile en fazla neden en fazla
bilgisayar öğretmeni olabileceğini anlamamızı sağlıyor. Bu soruların cevabı genelde çok şey bilmenizin aslında sizi
başarıya götüren etkenlerden en düşüğü olduğu, asıl başarı faktörünün bir çok çevresel değere bağlı olduğunu ve aynı ay
tutulması, gezegenlerin bir araya gelmesi gibi belli zamanlarda bir araya gelmesi gibi bu faktörlerin belli başlı
zamanlarda bazı insanları ortaya çıkardığını anlatıyor.
bizde sınırlarımızı çizerken tüm değişkenleri hesaba katmaya çalışmalı ve ve hedefimizi bu ölçüde çizmeliyiz, Özetle kurduğumuz hayaller bir nebze olsun hayallerden arındırılmış olmalı. Bu sayede hedefimize mazeret üretmeden varabilir ve kendi standartlarımızda başarılı olabiliriz. Bu kendini bilmek durumu ne istediğini bilmek durumuna dönüşeceği için istediğimiz amaç için daha verimli çalışmamızı ve daha ilerisini zorlamamızı sağlayacaktır. Önümüze çıkan sorunları yine aynı şekilde kolayca aşmamıza da olanak sağlar.
Bunun yerine kendini dev aynasında görerek, yapabileceği şeylerden daha fazlasını yapacağını iddia edenler günün sonunda ellerinde sadece mazeretlerle oturup kalacaklardır, ki mevcuttaki örnekler bunu kanıtlar nitelikte.
Mazeret üretmek yerine önce hedeflerimizi küçültüp adım adım yükselmeyi denemek bizi daha çabuk hedefe ulaştıracaktır.